24 Haziran 2017 Cumartesi

Mocha Pot

  Espresso makinesi için paranızı harcamak istemiyor ve espresso kadar sert kahve içmek istiyorsanız Mocha Pot tam size göre. Mocha Pot'un büyüsü, üç bölmeli demleme sisteminde saklı. Alt bölümde su kaynayınca buharın basıncıyla su yavaşça yukarı çıkar. Su orta bölümdeki kahveyi filtreye doğru sıkıştırarak filtreden geçip üst bölümde birikir.
  Espresso makinesiyle aynı sonuç elde edilir mi? Kime sorduğunuza bağlı - ama pek benzemiyor. Eğer doğru şekilde yaparsanız (biraz beceri gerekiyor) tatlı-acı ve sert bir kahve gün boyu size yeterli olacaktır.

Beklentiler

  Zaman: Çok hızlı - su kaynadı mı aşağı yukarı 5 dakikaya hazır olur. Bu nedenle, sabah acele ederken kafeinsiz kalmazsınız.
  Öğütme şekli: Bu zor kısım. Kural olarak, espresso'dan daha kaba ve diğer kahve demleme sistemlerine göre daha ince öğütülmüş kahve gerekir. Bu yardımcı olmazsa - doğru öğütmeyi başarmanın en iyi yolu, deneme yanılma yoluyla başlar. Kaba öğütülmüş kahve ile başlayın ve istediğiniz tadı elde edene kadar daha ince öğütün kahvenizi.
  Deneme yöntemi: Çok sulu olursa çok kaba ve zayıf tada sahip kahve elde edersiniz. Çok acı olursa kahvenin lezzetlerini alamazsınız.
  Demleme sonucu: Espresso gibi değil ama ona yakın (doğru öğütülmüş kahve ve doğru teknik kullanırsanız). Keskin ve güçlü lezzete sahip bir kahvedir.
  Gerekli beceri seviyesi: Barista olmanıza gerek yok. Doğru öğütülmüş kahveyi elde ettikten sonra olay basit. Sadece hazneleri doldurun, potu ateşe koyun ve bir gözünüz potun üstünde olsun.
  Sizin için en iyisi: Bütçeniz var ama süper taşınabilen bir şey olsun istiyorsanız ve diğer kahve demlemelerinin verdiği ince tatların hayranı değilseniz bu tam size göre.
  Sizin için pek uygun değil: Espresso'nun kendine has tadını seviyorsanız. Sert kahve tarzınız değilse bakmaya devam edin.

Avantajlar
  • Kahve demlemenin çok ucuz yolu
  • Kısa demleme süresi
  • Rahat taşınabilir - seyahat için mükemmel, mini pot da alabilirsiniz
Dezavantajlar
  • Bazıları, tadının '15 sene önce espresso' gibi (yani düşük kaliteli) olduğunu iddia eder
  • Demlenmiş kahvenin, özünün üstünde ya da altında olma ihtimali yüksek (kahvenin öğütülme derecesine bağlı) 
 
Mocha Pot'unun çalışma sistemi





1 Haziran 2017 Perşembe

Espresso Makinesi

İlk espresso makinesi
  Espresso makinesini mutlaka duymuşsunuzdur. Günümüzde, birçok özelliği olan çeşitli boyutlarda ve şekillerde espresso makineleri rahatlıkla bulunabilir. Bütün espresso makinelerinin çalışma mantığı aynıdır: öğütülmüş kahvenin bulunduğu hazneye/pakete basınçlı su verilerek filtreye doğru sıkıştırılır ve "espresso" dediğimiz içecek elde edilir. 
  Evde kullanabileceğiniz küçük espresso makineleri uygun fiyata bulunabilir. Fakat, ticari makineler biraz pahalıdır (boyutuna ve kalitesine göre fiyat farkı olur).



Beklentiler

  Zaman: Kullandığınız makineye göre değişir. Ticari makinelerin ısınması için 15-40 dakika gerekirken, evde kullanılan küçük makinelerin ısınması için 3 dakika gerekir. Ancak, bir kere ısındı mı, hazırlayacağınız espresso 20-30 saniyede hazır olur.
  Öğütme şekli: İyi öğütülmüş kahve gerekir. Bir tutam alın ve ne olduğuna bakın (parmak uçlarından dökülmeli). Kahve çok kalın öğütülürse hiç topaklanmaz, çok ince olursa aşırı topaklanır.
  Demleme sonucu: Espresso doğru şekilde hazırlandığında sert tada, keskin ve dolgun kokulara sahip olur (acı olmamalı).
  Gerekli beceri seviyesi: Tamamen kullandığınız makineye bağlı. Bazı makineler neredeyse otomatik güzel espresso yapar, bazıları ise (ticari ve manuel makineler) yüksek beceri seviyesi gerektirir.
  Sizin için en iyisi: Sütlü kahve (örn. Latte) ya da hızlı ve keskin bir kahve seviyorsanız sizin için idealdir. Espresso benzersizdir - başka hiç bir demleme sistemiyle espresso elde edemezsiniz.
  Sizin için pek uygun değil: Kahvedeki ince tatları almayı seviyorsanız, makine için para harcamak istemiyorsanız ya da makineyi koyacak yeriniz yoksa, o zaman espresso makinesi sizin için uygun değil.

Avantajlar
  • Hızlı demleme (makine bir kere ısınınca)
  • Düşük ve çok yüksek fiyat (ve kalite) aralığı
  • Demleme son derece konsantre
Dezavantajlar
  • Mekine ne kadar ucuzsa elde edilen kahve de o kadar kalitesiz olur
  • Mutfağınızda çok yer kaplar
  • Temizliği çok zor 


Manuel ticari espresso makinesi
Otomatik espresso makinesi

14 Mayıs 2017 Pazar

Coffea Arabica Ağaç Türler

  Coffea Arabica'nın birçok ağaç türü vardır. Ben size sadece en çok yetiştirilen türlerden bahsedeceğim, bunlar: "Typica" ve "Bourbon"; ve bunların alt grupları: "Caturra", "Catuai", "Mondo Novo" ve "Blue Mountain".

Typica
  1700'lü yıllarda Java adasından yayılan bu ağaç türü Yemen'den getirilmiştir. Bu çeşit, kahve yetiştirilen her bölgede yetiştirilebilir. Birçok alt çeşidi vardır. Bu tür az ama kaliteli ve lezzetli ürün verir. Typica bitkisi ana dikey gövdeye, hafif eğimli büyüyen ikincil dallara ve koni şekline sahiptir. 3,5-4 metreye ulaşan uzun boylu bitkidir. Hastalıklara ve zararlılara karşı zayıftır.

Bourbon
  1708 yılında Fransızlar tarafından geliştirildi. Bourbon'un da birçok alt türü vardır. Typica'ya göre daha geniş dalgalı yaprakları ve daha iri meyveleri vardır. Typica gibi koni şeklindedir. Fakat, daha dik ve daha çok ikincil dalları vardır. Bourbon daha narin bir çeşittir. Sert esen rüzgarlarda ve yağmurda meyvelerin düşme tehlikesi vardır. Hastalıklara ve zararlılara karşı çok hassastır. Bu çeşidi yetiştirmek için ideal rakım 1100-2000m (3500-6500ft). Diğer çeşitlere göre daha çok bakım (budama ve gübreleme) gerektirir.

Caturra
  Bourbon'nun alt türüdür. Brezilya'da Caturra kasabasında keşfedilip kasabanın ismini aldı. Kalın, kısa bir gövdesi ve birçok ikincil dalları vardır. Yetiştirmek için en uygun rakım 460-1680m (1500-5500ft) ve yağış yıllık isteği 2500-3500mm'dir. Yükseklik arttıkça kalite de artar, ancak üretim azalır.

Mondo Novo
  Bourbon ve Typica'nın doğal hibridi olan bu kahve 1940'larda Brezilya'da keşfedildi. Mondo Novo türü güçlüdür ve hastalıklara karşı dirençlidir. Üretimi oldukça yüksektir, ancak meyveler, diğer türlere göre daha geç olgunlaşır. En iyi performansı 1070-1680m (3500-5500ft) yükseklikte ve yıllık yağışı 1200-1800mm olan yerlerde gösterir.

Catuai
  Bu tür, Caturra ve Mondo Novo türlerin birleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Caturra gibi, yüksek verimli ve kısa bir bitkidir. Cutuai yetiştirmede çok fazla dikkat ve bakım gerekir.

Blue Mountain
  Typica'nın alt türüdür. Yüksek rakımlarda yetişir ve her koşula uyum sağlayamaz. Jamaika'nın Mavi Dağları'nda (Blue Mountain) yetiştirilir, ismini de oradan almıştır. Hastalıklara karşı oldukça dirençlidir.

27 Nisan 2017 Perşembe

Avrupa'da Kahvenin Tarihi

  17. yüzyıla kadar Avrupa'da kahve neredeyse hiç bilinmiyordu. Kahveyi ilk öğrenenler Orta Doğu'ya giden Avrupalı gezginler idi. Bu gezginler Avrupa'ya dönüp kahveyi anlattıklarında, kahveye büyük ilgi duyuldu. Avrupa'ya ilk kahve çekirdeklerini 1615 yılında Venedikliler getirdi. O yıllarda kahve, Venedik'te ve Marsilya'da biliniyordu ama ticareti yapılmıyordu.
  Avrupa'da kahve ticaretini başlatanlar İngilizler idi. Jacob (Yakub) adlı bir Türk Yahudi 1650 yılında Londra Oxford'da ilk kahvehaneyi açtı. 1652 yılına gelindiğinde ise Londra'da yüzlerce kahvehane açıldı ve hepsinin kendi müşterisi vardı. Avrupa'ya kahveyi ilk Venediklilerin getirmesine rağmen, Venedik'te ilk kahvehane 1683 yılında Caffé Florian adı altında açıldı. 17. ve 18. yüzyılda Londra'daki kahve dükkanların sayısı bugünkünden çok daha fazlaydı. Bulunduğunuz mevkiye en yakın kahve dükkanını bulmak için kavrulmuş kahve kokusunu ya da Türk cezvesi şeklindeki tahta işareti takip etmek yeterliydi.
  1669 yılında Paris'teki Osmanlı İmparatorluğu Büyükelçisi, Kral XIV.Louis'in sarayında toplanan yüksek sosyeteye kahve ikram etti. Fakat, kral kahve içmek istemedi, sıcak çikolatayı tercih etti. Böylece kahve içmek Paris'in sosyeteleri arasında moda oldu. Paris'te 1686 yılında Le Procope adlı ilk kahvehaneyi Sicilyalı Francesco Procipio de Coltelli açtı.
  1683 yılında II.Viyana kuşatmasında Türkler bozguna uğrayınca bazı erzakları bırakarak kaçtılar. Daha önce Osmanlı'da yaşayan Polonyalı komutan Franz Georg Kolschitzky, Türklerin kahve stoklarını onun için bıraktıklarını iddia edip onları aldı. Ardından Viyana'da ilk kahvehaneyi açtı. Daha sonra kahve tortusunu filtreleyerek kahveye süt katıp tatlandırdıktan "Viyana kahvesi" adını verdi.

  Garsonları çalıştıran ilk kahvehaneler İngiltere'deydi. Güzel bir yerde oturup iyi servis almak isteyen müşteriler "TIPS" (To Insure Prompt Service), yani "Bahşiş", yazan teneke kutuya para atarlardı.
  Zamanla, bazı kahvehanelere giden insan kesimi biraz değişti. Kahvehanelere daha çok entelektüeller, tüccarlar, bankacılar ve sanatçılar gitmeye başladı. İngiltere'de kahvehanelerin en popüler zamanlarında, onlara "Kuruş Üniversiteleri" deniyordu. "Bir adam bir ayını kahvehanede geçirerek kitaplardan daha çok bilgi toplayabilir" diyorlardı. Kahvenin fiyatı ise sadece bir kuruştu.
  Lonra'da 1675 yılında Kral II.Charles kahvehanelere yasak getirdi. Çünkü, onları devrim yatağı olduğunu düşündü. Fakat, halk anında tepki verdi ve yasak sadece 11 gün sürdü.
  18. yüzyılda Avrupa'da kahve sevgisi patlaması oldu. 1715 yılında Fransızlar kahveyi (üretim amaçlı) Yeni Dünya'daki sömürgelerine götürdüler. İngiltere'de kahve fiyatları yükselince tüketimi azaldı. Bunun üzerine, The British East India Company (İngiliz Doğu Hindistan Şirketi) çay ithalatı üzerine yoğunlaştı.

  Prusya'ya kahve 1675 yılında getirildi. İlk kahvehaneler 1679-1680 yıllarında Hamburg, Bremen ve Hanover'de açıldı. Başlarda kahve, soylu içeceği kabul ediliyordu. Orta ve alt sınıflar kahveyi 18. yüzyılın başında içmeye başladı. Kahvehaneler erkeklerin alanıydı ama orta sınıfın kadınları kendi kahvehanelerini açtılar. 1775 yılında Frederick The Great, "ülkenin zenginliği tüketildi" iddiasıyla kahve ithalatını yasaklamaya çalıştı. Kahve tüketiminin "iğrenç" olduğunu söyleyerek insanları bira tüketmeye çağırdı.

  Hollanda'da kahve tarihi diğer ülkelere göre çok farklı. Çünkü, Hollandalılar kahveyi meşrubattan çok, ticaret malı olarak görüyordu. 17. yüzyılın sonlarında Hollandalılar kahve bitkisini Yemen'den kaçak bir şekilde sömürgelerine götürdüler.
  Hollanda'da ilk kahvehaneler 1660'lı yıllarda açıldı. Zengin dekorasyona, sıcak ortama ve yeşil bahçelere sahip bu yerler, Avrupa'daki diğer kahvehanelerden çok daha farklıydı. Özellikle, finans bölgelerinde yer aldılar. Tüccarların ve finansçıların toplantı yaptıkları yerler olarak bilinirdi.

27 Mart 2017 Pazartesi

Osmanlı'da Kahve Tarihi


  16. yüzyılın başlarında kahve, Osmanlı yaşam biçiminin en belirgin unsurlarından biri oldu ve içilebilecek bir şeyden çok daha fazlasını ifade ediyordu. Batıl inançların harmanlandığı yerde, Osmanlı kahve kültürü bir halk ilmi olmuş; fakat aynı zamanda medrese ufkunu aşan hayata geniş bir bakışı da temsil etmiştir. Kahve, farklı kültürlerden farklı etnik geçişi olan insanları sohbete çeken bir kuvvetti.

  Osmanlı İmparatorluğu 16. yüzyılın başında Arap Yarımadası ve Mısır'ı fethedince, kahve de yavaş yavaş yayılmaya başladı. Hac kervanları, kahve yayılmasında temeli oluşturmaktadır. Çünkü, onların kullandığı güzergahı tacirler, askerler ve dervişler de kullanıyordu.

  Kayıtlara göre İstanbul'da ilk kahvehane 1554-1555 yıllarında Tahtakale'de Arap asıllı iki tüccar tarafından açılmıştır. Bu mevkinin seçimi muhtemelen 16. yüzyılda en önemli ticaret bölgesi olmasından kaynaklanmaktadır. Tahtakale'nin sosyal topografyası esnaf ve zanaatkarlardan oluşuyordu ve o günlerde de iş hayatının çok yoğun olduğu bir yerdi. Bu bölgenin insan potansiyeli, imparatorluğun her yerinden İstanbul'a iş için gelen denizcilerden, tüccarlardan ve seyahat eden sanatçılardan oluşuyordu. Daha sonra kahvehaneler liman bölgelerinde, ardından da içe dönük mahallelerde açılmaya başladı.

  Kahvehaneler halk tarafından o kadar beğenildi ki, her yeni mahallede ilk önce cami yapılıyor ardından da kahvehane açılıyordu. İlk zamanlar kahvehanelerde insanlar namaz saatini beklerdi; daha sonra boş vakitlerde de gelip muhabbet eder, kitap okur kahve içerlerdi. Fakat, cami ve kahvehane farklı sosyal değerleri (biri dini, diğeri dünyevi) temsil ettiği için, ulema ideologları kahvehaneleri kapatmak için harekete geçti. Kahvehanelerin, geleneksel yaşamın toplumsal olarak belirlenmiş ve kabul edilmiş sınırlarını tehdit ettiği öne sürüldü. 
  16. yüzyıla kadar Osmanlı yaşam tarzı, toplumsal değerleri ahlak tarafından keskin bir şekilde tanımlanan bir sınırlar sistemi içinde yer alan başta cami olmak üzere, iş yeri ve evden oluşan içe dönük bir dünyadır. Ev,  yaşamak için; iş yeri, para kazanmak için; cami de, Tanrı'ya karşı görevlerin yerine getirilmesi için gerekliydi. Kahvehaneler mi? İnsanlara farklı yaşam tarzlarını gösteren ve aynı ihtiyaçlara sahip insanların bir araya geldiği yerlerdi. Böylece, merkezi otoritenin kontrolünün ötesinde bir toplumsallaşma süreci başladı. 16. yüzyılın sonlarına doğru kahve tüketimini yasaklayan ve İstanbul'da kahvehanelerin kapanmasını emreden bir dizi kararname çıkarıldı. II.Selim döneminde Şehülislam'ı Ebusuud Efendi, "Kömür derecesine kadar kavrulan maddelerin içilmesinin haram olduğu" fetvasını verdi ve 1568 yılında kahve ve kahvehanelere ilk yasaklama geldi. Sunulan gerekçeler her zaman dini hukukun gerekçelerine dayanmıştı. Toplumun her kesimine sızmış bir sürecin kaçak gelişimini siyasi otoritenin engelleme çabaları görülüyordu. 
  Bütün yasaklara rağmen, kahve saray içinde önemli bir yere sahipti. Bir zenginlik göstergesiydi. Hatta hiyerarşiye, padişaha kahve pişirmek ile görevli "kahvecibaşı" rütbesi eklendi. Zaman içinde, Kalaylıkoz Hacı Ahmed Paşa gibi kahvecibaşından sadrazamlığa kadar yükselenler de olmuştur.

  17. yüzyılın başında kahvehaneler gizli açılmaya başladı. IV.Murad'ın ölümünden sonra yasaklar kalkmadı. Ancak, yetkili makamlar bu tür kuruluşları kapatma çabasından vazgeçip onları gözetim ve denetime tabi tutacak mekanizmalar geliştirmeyi tercih ettiler. Kahve ticareti bir çok kişinin geçim kaynağı idi ve imparatorluğun ekonomisine önemli katkılarda bulundu. Çünkü, hazineye vergi olarak istikrarlı bir gelir akışı sağlamıştır.

  17. yüzyılın sonlarında kahve depolama, kavurma ve öğütme Tahmisçi tarafından yapılıyor, Yeniçeri tarafından kontrol ediliyordu. 18. yüzyılda ise kahvede sahtecilik ve diğer uygunsuzluklar ile ilgili şikayetler gelmeye başladı. Bunun sebebi de, kahveye nohut ve fındığın katılmasıdır. Tabii bu tamamen Yeniçerilerin suçu değildi. Uzun yıllar süren savaşlar yüzünden ticaret yollarının tehlikeli hale gelmesi ve yüksek vergi nedeniyle kahve fiyatları fırladı. Vergileri ödememek için ithalatçılar kahveyi İstanbul'un dışında gemiden indirip şehre gizlice sokuyorlardı. 18. yüzyılın sonunda vergi kaçakçılığını önlemek için III.Selim bir takım önlemler aldı.
  Tahmis sistemi ve bununla alakalı vergiler kaldırıldı. Bunun yerine, kahveyi ithal edip, gelir elde etmek için bu işten sorumlu resmi bir kişi görevlendirildi. Daha sonra, "kefil zinciri" oluşturularak, Mısır Çarşısı kahve tüccarları birbirlerinin eylemlerinden sorumlu tutuldu. Bu sistem, usulsüzlükleri otomatik olarak denetleyecekti. Ancak alınan önlemlerin başarısı şüpheliydi. İstanbul halkının, kahvenin kalitesizliği konusundaki şikayetleri sona ermedi.


Osmanlı Dönemindeki Kahvehaneler

  Mahalle Kahvehaneleri: 16. yüzyıldan itibaren oluşan, halkın ev ve ibadethane dışında sosyalleşmesine ön ayak olan kahvehane türüdür. İnsanların namaz vakitlerini beklemek için kullanmaya başladığı, daha sonra bu vakitler dışında da sosyalleştiği mekanlardır. Burada sohbet eder, oyun oynar, kitap okur ve kahve içerlerdi.

  Esnaf Kahvehaneleri: Mahalle kahvehaneleri ile aynı dönemde oluşmaya başlayan bu tip kahvehaneler özellikle İstanbul'un ticaret merkezi sayılan noktalarda yer aldılar. Eyüp, Beyazıt, Aksaray, Eminönü ve Kapalı Çarşı gibi ticaretin ağırlıklı olduğu noktalarda kendi iç düzenlemelerini getirdiler. Aynı işi ve mesleği yapan insanların paylaştığı mekanlardı, zamanla alt gruplara ayrıldı.

  Yeniçeri Kahvehaneleri: Yeniçerilerin kışla dışında zaman geçirdikleri önemli mekanlar olmuşlardır. 17. yüzyılın ortalarında kurulan bu kahvehaneler, diğerlerine göre daha disiplinli ve katı kurallara sahipti. Yeniçerilerin saray dışındaki sosyal yaşantısında toplanma merkezi olmalarının haricinde, daha sonraki dönemlerde esnaflaşma süreci bu kahvehanelerde başlamıştır. II.Mahmud 1826 yılında Yeniçeri Ocağını kapatınca bu kahvehaneler de yok oldu.