27 Mart 2017 Pazartesi

Osmanlı'da Kahve Tarihi


  16. yüzyılın başlarında kahve, Osmanlı yaşam biçiminin en belirgin unsurlarından biri oldu ve içilebilecek bir şeyden çok daha fazlasını ifade ediyordu. Batıl inançların harmanlandığı yerde, Osmanlı kahve kültürü bir halk ilmi olmuş; fakat aynı zamanda medrese ufkunu aşan hayata geniş bir bakışı da temsil etmiştir. Kahve, farklı kültürlerden farklı etnik geçişi olan insanları sohbete çeken bir kuvvetti.

  Osmanlı İmparatorluğu 16. yüzyılın başında Arap Yarımadası ve Mısır'ı fethedince, kahve de yavaş yavaş yayılmaya başladı. Hac kervanları, kahve yayılmasında temeli oluşturmaktadır. Çünkü, onların kullandığı güzergahı tacirler, askerler ve dervişler de kullanıyordu.

  Kayıtlara göre İstanbul'da ilk kahvehane 1554-1555 yıllarında Tahtakale'de Arap asıllı iki tüccar tarafından açılmıştır. Bu mevkinin seçimi muhtemelen 16. yüzyılda en önemli ticaret bölgesi olmasından kaynaklanmaktadır. Tahtakale'nin sosyal topografyası esnaf ve zanaatkarlardan oluşuyordu ve o günlerde de iş hayatının çok yoğun olduğu bir yerdi. Bu bölgenin insan potansiyeli, imparatorluğun her yerinden İstanbul'a iş için gelen denizcilerden, tüccarlardan ve seyahat eden sanatçılardan oluşuyordu. Daha sonra kahvehaneler liman bölgelerinde, ardından da içe dönük mahallelerde açılmaya başladı.

  Kahvehaneler halk tarafından o kadar beğenildi ki, her yeni mahallede ilk önce cami yapılıyor ardından da kahvehane açılıyordu. İlk zamanlar kahvehanelerde insanlar namaz saatini beklerdi; daha sonra boş vakitlerde de gelip muhabbet eder, kitap okur kahve içerlerdi. Fakat, cami ve kahvehane farklı sosyal değerleri (biri dini, diğeri dünyevi) temsil ettiği için, ulema ideologları kahvehaneleri kapatmak için harekete geçti. Kahvehanelerin, geleneksel yaşamın toplumsal olarak belirlenmiş ve kabul edilmiş sınırlarını tehdit ettiği öne sürüldü. 
  16. yüzyıla kadar Osmanlı yaşam tarzı, toplumsal değerleri ahlak tarafından keskin bir şekilde tanımlanan bir sınırlar sistemi içinde yer alan başta cami olmak üzere, iş yeri ve evden oluşan içe dönük bir dünyadır. Ev,  yaşamak için; iş yeri, para kazanmak için; cami de, Tanrı'ya karşı görevlerin yerine getirilmesi için gerekliydi. Kahvehaneler mi? İnsanlara farklı yaşam tarzlarını gösteren ve aynı ihtiyaçlara sahip insanların bir araya geldiği yerlerdi. Böylece, merkezi otoritenin kontrolünün ötesinde bir toplumsallaşma süreci başladı. 16. yüzyılın sonlarına doğru kahve tüketimini yasaklayan ve İstanbul'da kahvehanelerin kapanmasını emreden bir dizi kararname çıkarıldı. II.Selim döneminde Şehülislam'ı Ebusuud Efendi, "Kömür derecesine kadar kavrulan maddelerin içilmesinin haram olduğu" fetvasını verdi ve 1568 yılında kahve ve kahvehanelere ilk yasaklama geldi. Sunulan gerekçeler her zaman dini hukukun gerekçelerine dayanmıştı. Toplumun her kesimine sızmış bir sürecin kaçak gelişimini siyasi otoritenin engelleme çabaları görülüyordu. 
  Bütün yasaklara rağmen, kahve saray içinde önemli bir yere sahipti. Bir zenginlik göstergesiydi. Hatta hiyerarşiye, padişaha kahve pişirmek ile görevli "kahvecibaşı" rütbesi eklendi. Zaman içinde, Kalaylıkoz Hacı Ahmed Paşa gibi kahvecibaşından sadrazamlığa kadar yükselenler de olmuştur.

  17. yüzyılın başında kahvehaneler gizli açılmaya başladı. IV.Murad'ın ölümünden sonra yasaklar kalkmadı. Ancak, yetkili makamlar bu tür kuruluşları kapatma çabasından vazgeçip onları gözetim ve denetime tabi tutacak mekanizmalar geliştirmeyi tercih ettiler. Kahve ticareti bir çok kişinin geçim kaynağı idi ve imparatorluğun ekonomisine önemli katkılarda bulundu. Çünkü, hazineye vergi olarak istikrarlı bir gelir akışı sağlamıştır.

  17. yüzyılın sonlarında kahve depolama, kavurma ve öğütme Tahmisçi tarafından yapılıyor, Yeniçeri tarafından kontrol ediliyordu. 18. yüzyılda ise kahvede sahtecilik ve diğer uygunsuzluklar ile ilgili şikayetler gelmeye başladı. Bunun sebebi de, kahveye nohut ve fındığın katılmasıdır. Tabii bu tamamen Yeniçerilerin suçu değildi. Uzun yıllar süren savaşlar yüzünden ticaret yollarının tehlikeli hale gelmesi ve yüksek vergi nedeniyle kahve fiyatları fırladı. Vergileri ödememek için ithalatçılar kahveyi İstanbul'un dışında gemiden indirip şehre gizlice sokuyorlardı. 18. yüzyılın sonunda vergi kaçakçılığını önlemek için III.Selim bir takım önlemler aldı.
  Tahmis sistemi ve bununla alakalı vergiler kaldırıldı. Bunun yerine, kahveyi ithal edip, gelir elde etmek için bu işten sorumlu resmi bir kişi görevlendirildi. Daha sonra, "kefil zinciri" oluşturularak, Mısır Çarşısı kahve tüccarları birbirlerinin eylemlerinden sorumlu tutuldu. Bu sistem, usulsüzlükleri otomatik olarak denetleyecekti. Ancak alınan önlemlerin başarısı şüpheliydi. İstanbul halkının, kahvenin kalitesizliği konusundaki şikayetleri sona ermedi.


Osmanlı Dönemindeki Kahvehaneler

  Mahalle Kahvehaneleri: 16. yüzyıldan itibaren oluşan, halkın ev ve ibadethane dışında sosyalleşmesine ön ayak olan kahvehane türüdür. İnsanların namaz vakitlerini beklemek için kullanmaya başladığı, daha sonra bu vakitler dışında da sosyalleştiği mekanlardır. Burada sohbet eder, oyun oynar, kitap okur ve kahve içerlerdi.

  Esnaf Kahvehaneleri: Mahalle kahvehaneleri ile aynı dönemde oluşmaya başlayan bu tip kahvehaneler özellikle İstanbul'un ticaret merkezi sayılan noktalarda yer aldılar. Eyüp, Beyazıt, Aksaray, Eminönü ve Kapalı Çarşı gibi ticaretin ağırlıklı olduğu noktalarda kendi iç düzenlemelerini getirdiler. Aynı işi ve mesleği yapan insanların paylaştığı mekanlardı, zamanla alt gruplara ayrıldı.

  Yeniçeri Kahvehaneleri: Yeniçerilerin kışla dışında zaman geçirdikleri önemli mekanlar olmuşlardır. 17. yüzyılın ortalarında kurulan bu kahvehaneler, diğerlerine göre daha disiplinli ve katı kurallara sahipti. Yeniçerilerin saray dışındaki sosyal yaşantısında toplanma merkezi olmalarının haricinde, daha sonraki dönemlerde esnaflaşma süreci bu kahvehanelerde başlamıştır. II.Mahmud 1826 yılında Yeniçeri Ocağını kapatınca bu kahvehaneler de yok oldu.

20 Mart 2017 Pazartesi

Kahve Tadımı (Cupping)

  Kahve Tadımı (Cupping) bir kahveyi analiz edip tanımlamaktır. İşlem oldukça basittir. Bu sadece profesyonellerin yapabileceği bir işlem değildir, bunu kendiniz evde de yapabilirsiniz. Cupping yaparken kahvenin aroması, tadı ve kavrulma derecesi belirlenir. Tabi bu işlem biraz bilgi ve tecrübe ister. Kahve tadımı aynı şarap tadımı gibi koklanır, tadılır ve tükürülür.
  Cupping işleminde kahve demleme tekniği en nötr teknik olmalıdır. Çünkü, kahve demleme yöntemleri kahvenin tadını etkiler. Kahve tadımında kullanılan demleme yönteminde filtre ya da süzgeç kullanılmaz ve kahve direk su ile demlenir. Böylece kahvenin en doğal tadını alma imkanı olur.

  Kahve tadımı yapacağınız ortam aydınlık olmalı (kahvenin rengi açıkça görünmeli). Bulunduğunuz ortamda kahvenin kokusunu etkileyebilecek kokular olmamalı ve en önemlisi ağzınızda yabancı tatlar olmamalı. En iyisi, sabahları dişlerinizi daha fırçalamadan Cupping yapmaktır. Bu işlem  11 adımdan oluşmaktadır:
  1. Kahvenin rengine bakılarak kavrulma derecesi belirlenir ve not alınır.
  2. Hassas tartı kullanılarak 11gr kahve çekirdeği ayarlanır ve öğütülür.
  3. Öğütülen kahvenin aromasını belirlemek amacıyla arka arkaya iki defa koklanır.
  4. Öğütülmüş kahve fincana aktarılır ve sıcak su (150ml) ilave edilerek 3-5 dakika demlenir (5 dakikadan fazla bekletilmemelidir).
  5. Kahve tekrar koklanır ve aroması değerlendirilir.
  6. Kahvenin üstünde oluşan toru kırmak için kaşık ile 3 kez karıştırılır.
  7. Tekrar aromayı değerlendirmek için kahve koklanır.
  8. Kahve köpüğü geri itilir, kaşık kullanıp höpürterek bir yudum alınır ve tat değerlendirilmesi yapılır. (Kahve sıcaklığı 71°C olmalı)
  9. Bir kez daha kaşık yardımı ile höpürterek kahveden bir yudum alınır. Bu sefer kahvenin balansı, asiditesi ve ağızdaki hacmi değerlendirilir. (Kahve sıcaklığı 51°C olmalı)
  10. Üçüncü ve son kez kahve kaşıkla yudumlanır. Kahvenin şeffalığı, tekdüzeliği ve tatlılığı değerlendirilir. (Kahve sıcaklığı 31°C olmalı)
  11. Her aşamada alınan notlar genel olarak değerlendirilip kahvenin kalitesi belirlenir.
Cupping yelpazeleri yardımı ile kahve değerlendirilmesi yapılır

13 Mart 2017 Pazartesi

Kahve İşleme Yöntemleri


  Kahve çekirdekleri paketlenmeden önce bir takım işlemlerden geçer. Bu işlemler üç yönteme ayrılır: Yıkanmış, Yarı Yıkanmış ve Doğal (Kuru) Yöntem. İşleme yöntemleri kahvenin aroma ve lezzet profilini belirlemesinde büyük rol oynar. Bir yöntemin diğerinden daha iyi ya da daha kötü olduğunu söyleyemeyiz. Elde etmek istediğiniz kahveye göre işleme yöntemi belirlenmeli.
  İşlemlerin daha iyi anlaşılabilmesi için önce kahve meyvesinin yapısını inceleyelim. Kahve meyvesi 6 katmandan oluşur:

  • Dış Kabuk
  • Kahve Meyvesi Eti
  • Zamk
  • Parşömen
  • Saydam Kabuk
  • Çekirdek
Yukarıda sıralanan ilk 5 katman kahve işleme yöntemleriyle giderilir.




Yıkanmış Yöntem (Washed/Wet Process)
  Kahve meyvesinin yapışkan zarından (zamk) arındırılıp asiditeyi arttırma amaçlı yapılan işleme yöntemidir. Bu işlem 7 aşamadan oluşur:
  1. Toplanan kahve meyveleri Flotasyon (Flontation) havuzuna boşaltılıp olgunlaşmamış meyveler giderilir. Havuzun dibine çöken meyveler olgunlaşmıştır.
  2. Olgunlaşmamış meyveler ayrıldıktan sonra olgunlaşmış olanları değirmene benzer makineden geçirilir. Kahve çekirdekleri neredeyse tamamen dış kabuktan ve meyve etinden ayrılmış olur. Çekirdekler fermantasyona, kabuklar ise gübreye gider.
  3. Fermantasyon tanklarında çekirdekler 18-36 saat mayalanır. Mayalanma esnasında meyve eti ve kabuklar yumuşayıp ayrılır.
  4. Bir sonraki adım ise yıkamadır. Kahve çekirdeklerin üstünde kalan meyve ve zarların tamamen giderilmesi için yıkama işlemi yapılır ve hemen kurutmaya gönderilir.
  5. Kurutma işlemi betonda ya da kurutma kaplarında yapılır. Çekirdeklerin eşit kuruması ve hava sirkülasyonu sağlamak için çekirdekler belli aralıklarla alt-üst edilir. Kurutma işlemi 5-7 gün kadar sürer.
  6. Kurutma işleminden sonra kahve çekirdekleri fıçılarda, çuvallarda ya da özel tanklarda dinlendirilir. Bu işlem kahve çekirdeklerinin lezzetin ve aromasının gelişmesine yardımcı olur. Dinlenme süreci 30-60 gün arası.
  7. Kahve çekirdekleri iyice dinlendirildikten sonra Soyma işlemine gönderilir. Bu işlemin amacı çekirdekte kalan saydam kabuğu ayırmaktır. Elekle ya da makinede yapılabilir. Sonra da sınıflandırılıp paketlenir.

Yarı Yıkanmış Yöntem (Semi-dry/Honey Process)
  Bu yöntemde mayalanma işlemi kullanılmadığından, kahvede dolgun gövde, toprak ve bitki kokuları oluşur. Bu yöntem 6 aşamadan oluşur:
  1. Toplanan kahve meyveleri Flotasyon (Flontation) havuzuna boşaltılıp olgunlaşmamış meyveler giderilir. Havuzun dibine çöken meyveler olgunlaşmıştır.
  2. Havuzdan çıkarılan olgunlaşmış kahve meyvelerinin dış kabukları elle çalışan makine aracılığı ile çıkartılır.
  3. Kabuksuz meyveler 1-2 saat suda bekletilerek durulanır. Ardından zamk ovularak çıkarılır.
  4. Parşömen ve saydam kabuk ile çekirdekler kurutulur. Kahve çekirdeklerinin nem oranı %24'e düşene kadar kurutulur. Bu işlem hava durumuna göre 1-5 gün sürer. Bu aşamada çekirdekler bal (honey) rengi alır.
  5. Çekirdeklerin üstündeki parşömen ve saydam kabuk kuruyunca Soyma işlemi gerçekleşir. Kahve çekirdekleri özel makineden geçirilerek üstündeki katmanlardan temizlenir.
  6. Temizlenen çekirdekler tekrar kurutmaya gönderilir ve nem oranı %10-12 düzeyine düşene kadar kurutulur. Sonra da sınıflandırılıp paketlenir.

Doğal/Kuru Yöntem (Nanural/Dry Process)
  Bu yöntem genelde su sorunu olan ülkelerde uygulanır. Çok dikkat gerektiren bir yöntemdir. Dikkatli ve düzgün bir şekilde uygulandığında kahve meyvemsi aromalara sahip olur. Bu yöntem 4 aşamadan oluşur:
  1. Toplanan kahve meyveleri Flotasyon (Flontation) havuzuna boşaltılıp olgunlaşmamış meyveler giderilir. Havuzun dibine çöken meyveler olgunlaşmıştır.
  2. Olgunlaşmış kahve meyveleri havuzdan çıkarılarak kurumaya bırakılır. Özel kurutma masalarında ya da betona serilen meyveler güneş altında 10-14 gün kurutulur. Meyvelerin küflenmemesi ve eşit kuruması için günde bir kaç kez alt-üst edilir. İşlemin sonunda meyveler kuru üzüm gibi sert ve buruşuk hal alır.
  3. Kurumuş kahve meyveleri özel makinede temizlenir. Dış kabuk, meyve eti, zamk, parşömen ve saydam kabuk tek bir işlemde çekirdekten ayrıştırılır.
  4. Temizlenen çekirdekler bir kez daha kurutulur ve ardından sınıflandırılıp paketlenir.
 

  Her 3 yöntemin sonunda kahve çekirdekleri paketlenmeden önce Sınıflandırma (Grading) işlemi yapılır. Bu işlemde çekirdekler boyutuna ve rengine göre ayrılır. Aynı zamanda da kusurlu (hatalı) çekirdekler ayrıştırılır. Sınıflandırma işlemi elle ve ya makinede yapılır.
  Son işlem ise paketlemedir. Kahve çekidekleri 60kg'lik (bazı bölgelerde 69-70kg) torbalara konulup çuvalın üstüne kahve hakkında bilgiler (türü,yetiştiği bölge, işleme yöntemi ve rakımı) yazılır. Ardından da pazara sunulur ve ihraç edilir.